10 Haziran 2014 Salı

Hafta 5: 18. YÜZYILDAN GÜNÜMÜZE SİYASAL DÜŞÜNCELER

            18. YÜZYILDAN GÜNÜMÜZE DÜŞÜNCELER
.Aydınlanma Çağı’nın başlaması/Yakın Çağ’dan günümüze siyasi gelişmeler
Aklın ışığına dayanarak bağımsız bir insanlık kültürünü geliştirme ilk önce rönesans ile başlamıştır. Rönesans’ın bu adımını 17. Yüzyıl felsefesi akıl ile temel kural haline getirmiş, 18. Yüzyıl felsefesi ise bu yöndeki atılan adımı desteklemiş ve geliştirmiştir. Bundan dolayı bu felsefeye “Aydınlanma Felsefesi/Aydınlanma Çağı” denmektedir.
Kant’ın belirttiği gibi insan aklını kullanmayaşı yüzünden düşmüş olduğu durumdan, aklını kullanarak kurtulmuş, aydınlanma yoluna girmiştir. Akıl hep aynı akıldır ama insan onu kullanmaktan korkmuş, insan artık aklını kullanma gücüne kavuşmuştur.
Aydınlanma insan yaratılışının evrenselliğine duyulan inançtan başka bir şey değildir. Buna göre herkes aynı akla sahip olduğundan, uygun eğitimden geçmiş olan herkes aynı doğru sonuçlara ulaşır. Aydınlanma hareketini başlatan düşünürlere göre Avrupa, Orta Çağ boyunca yaşadığı bağnazlık ve batıl yaşantısını geride bırakmıştır. Bağnazlığın yıkılışında en temel zafer bilimindir.
A)   SANAYİ İNKILABI VE BUNUN AVRUPA’DA DOĞURDUĞU SONUÇLAR (Kapitalizm, emperyalizm, milliyetçilik, sosyalizm)
Buhar kuvvetinin sanayiye uygulanması, buharla işleyen makinelerin çoğalması, az zamanda çok mal üreten fabrikaların kurulması Sanayi İnkılabı ’nın yaptığı ilk ve önemli değişikliklerdir.

a.     Kapitalizm
Kapital kelimesini ünlü iktisatçı Adam Smith “gelir getiren veya gelir getirme özelliğine sahip servet/mal” olarak tarif etmiştir. Kapitalist sistemde ekonomik faaliyetler fertlerin iradesine bırakılmıştır ve devletin müdahalesine gerek yoktur. Kapitalizmin ilk temelleri Orta Çağ’ın sonlarında feodal ilişkilerin çözülmeye başladığı dönemlerde atılmıştır. Kapitalizmin faaliyet alanlarına göre gruplandırılması şöyledir; zirai kapitalizm, ticari kapitalizm, sanayi kapitalizmi, devlet kapitalizmi, refah devleti kapitalizmi.
b.     Liberalizm
Ekonomik ve siyaset felsefesinde toplum ve kişi arasındaki tüm ilişkilerde insan hak ve özgürlüklerini öne çıkaran inanç ve düşünce özgürlüğünün tanınması gerektiğini savunan ekonomik ve siyasi bir akımdır. Bu bağlamda devletin ekonomiye müdahalesinin en alt düzeyde çekilmesi gerektiğini savunmaktadır. Liberalizm, devletin bireyler ve uluslararası ekonomik ilişkilere hiçbir şekilde karışmamasını öne sürmekte ve bunu “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesi ile belirtmektedir. Diğer taraftan devlet yetkisinin bir anlamda ve her alanda kısıtlanması, bu yetkiyi elinde tutanların her hangi bir gerekçe ileri sürerek hiçbir şekilde karışmamasını savunan, devletin toplum ve kültürel ilişkilerde hiçbir belirleyici rol oynamamasını, “en iyi hükümet en az hükümet edendir” ilkesi ile savunan öğretiye ise “siyasi liberalizm” denmektedir.
c.      Emperyalizm
16. yüzyıldan itibaren dünya tarihine Avrupa yön ve şekil vermeye başlamıştır. Avrupa’nın bu üstünlüğü toplumlar arasında büyük bir eşitsizlik meydana getirmiştir. Avrupalı kendisi için “eşitlik, adalet, özgürlüğü” söz konusu yaparken, diğer toplumlara “eşitsizliği” ilke olarak kabul etmiştir. Bunların sonucunda Avrupa dünyaya “koloniyalizm” dönemi başlamıştır. Koloniyalizm döneminde deniz aşırı ülkelerde alışveriş yapmak, Hrisyanlığı ve Avrupa medeniyetini götürmesi, yeni topraklara sahip olmak gibi pek çok amaçlar için gidilmiş ve birçok koloniler kurulmuştur. Öyle ki, her Avrupalı için koloni kurmak çok normal kabul edilmiş ve esas amaç “ana vatanın” çıkarlarını korumak olarak görülmüştür.
d.     Milliyetçilik
Fransız İhtilali’nin getirdiği yeni fikir akımlarından birisi de milliyetçiliktir. Milliyetçilik, milletin ve devletin mutlak değer olduğunu kabul etmektedir. Fertler, devletin bütünlüğünü sağlayacak ve bozmayacak şekilde, devletin ihtiyaçlarına uygun yönde davranış içinde olacaklardır. Esas ideolojisini, prensiplerini 19. Yüzyılda liberalizmden alan milliyetçilik, toplumların düşünce yapılarında çok önemli değişikler yapan bir akımdır. Liberalizmin fert için öngördüğü eşitlik ve özgürlük, zamanla milletlerin eşitliği, milletlerin özgürklüğü olarak yorumlanmıştır.
e.     Sosyalizm, Marksizm
Diğer bir ismi bilimsel sosyalizm olan Marksizm, Karl Marks ve Engels tarafından devlet idaresi, toplum ve ekonomi hakkında ortaya atılan teorilerin hepsine denmektedir. Bir bakıma kapitalist ekonomik ve sosyal sistemi eleştirmek için ortaya çıkmış, atılmış bir görüştür. Kapitalizme eleştiri getirmek adına çok tutarlı bir teori olan Marksizm Bolşevik Devrimi ile Rusya başta olmak üzere tüm dünyayı etkilemiştir. Soğuk Savaş döneminde de günümüz Türkiye’sinde de hep bir tehdit olarak algılanmıştır.
                        YÖNETİMLER
1)    DİKTATÖRLÜK
Tüm yürütme gücünü tek elde toplama yetkisidir. Burjuva düşünürlerince “demokrasiye” karşıt bir terim olarak ileri sürülmüştür ve genellikle “parlamento seçimine dayanan demokratik bir rejimde toplum sınıfları arasındaki dengenin kaybolarak sınıflardan birinin ötekiler üstünde baskılı bir yönetim kurmasından doğan rejim” olarak tanımlanmaktadır. Oysa hiçbir demokraside böylesine bir denge yoktur.
2)    ARİSTOKRASİ
Toplumda var olan en iyi sınıfın monarşi ve demokrasinin karşısında yer alan yönetimdir. Aristokrasi, Platon ve Aristo tarafından geliştirilmiş bir terimdir. Platon ve Aristo, gerçek bir model olarak aristokrasiyi yani ahlak ve entelektüel bakımdan üstün ya da en iyi olan az sayıdaki insan yönetimini, en iyi yönetim olarak kabul etmektedir.
3)    DEVLETÇİLİK
Liberalizme karşı çıkarak ekonominin devlet eli ile yürütülmesi gerektiğini ileri süren sermayeci/kapitalist ekonomi anlayışıdır. Devletçiliğin başarılı olması, serbest girişim ve serbest rekabet ilkelerinin devlet eli ile yürütülmesine bağlıdır. Devleti tüm toplumsal görevleri düzenleyici olarak gören, özellikle devletin ekonomiye müdahalesini, piyasa, mal ve hizmetlerini doğrudan üretmesinin öngören anlayıştır. Devletçilikte, sanayi ve ticaret kuruluşlarının eğitim, kültür, sağlık işlerinin devletin elinde toplanması, devlet yetkisinin bireyin haklarının aleyhine olacak şekilde genişletilmesi temel ilkelerdir.
4)    ANARŞİZM
İnsan yaradılışını özü itibariyle iyi olduğunu ve karşılaşılan kötülüklerin temelde insan üzerindeki kontrolden ve politik baskıdan kaynaklandığını savunan akımdır. Toplumdan baskı ve siyasi kontrolün kaldırılmasını isteyen, devletin insanın en büyük düşmanı olduğunu söyleyen, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için kendilerini diledikleri gibi düzenlemeyi savunan siyasi öğretidir. Hayatın basit hazlarla geçirilmesini, yüksek ve karmaşık düzenlemelerden kaçınılmasını öngören anarşizm, daha çok politik liberalizme yakın bir görüştür.
5)    FAŞİZM
Faşizm kelimesi İtalyanca “fascio” kelimesinden türemiştir. Anlamı “siyasi birlik” demektir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan faşizm aşırı sağ diktatörlüğe dayanan çoğulcu demokrasiyi reddeden, marksizme karşı çıkan siyasi rejimdir. Faşizm İtalya’da Mussolini, Portekiz’de Salazar, İspanya’da Pirimade Rivera ve Franko, Almanya’da Hitler tarafından uygulanmıştır.
6)    MONARŞİ
Devlet başkanlığının ırsi olarak devam ettiği devlet şeklidir. İktidarın tek kaynağı bir tek kişidir ve iktidar, ömür boyu şartına bağlıdır. Bu bakımdan burada cumhuriyetin tanımını yaptığımızda her ikisi daha iyi anlaşılacaktır. Monarşi çeşitleri; teokratik monarşi, mutlak monarşi, meşruti monarşidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder