18. YÜZYILDAN GÜNÜMÜZE DÜŞÜNCELER
.Aydınlanma Çağı’nın başlaması/Yakın Çağ’dan günümüze
siyasi gelişmeler
Aklın
ışığına dayanarak bağımsız bir insanlık kültürünü geliştirme ilk önce rönesans
ile başlamıştır. Rönesans’ın bu adımını 17. Yüzyıl felsefesi akıl ile temel
kural haline getirmiş, 18. Yüzyıl felsefesi ise bu yöndeki atılan adımı
desteklemiş ve geliştirmiştir. Bundan dolayı bu felsefeye “Aydınlanma
Felsefesi/Aydınlanma Çağı” denmektedir.
Kant’ın
belirttiği gibi insan aklını kullanmayaşı yüzünden düşmüş olduğu durumdan,
aklını kullanarak kurtulmuş, aydınlanma yoluna girmiştir. Akıl hep aynı akıldır
ama insan onu kullanmaktan korkmuş, insan artık aklını kullanma gücüne
kavuşmuştur.
Aydınlanma
insan yaratılışının evrenselliğine duyulan inançtan başka bir şey değildir.
Buna göre herkes aynı akla sahip olduğundan, uygun eğitimden geçmiş olan herkes
aynı doğru sonuçlara ulaşır. Aydınlanma hareketini başlatan düşünürlere göre
Avrupa, Orta Çağ boyunca yaşadığı bağnazlık ve batıl yaşantısını geride
bırakmıştır. Bağnazlığın yıkılışında en temel zafer bilimindir.
A)
SANAYİ İNKILABI VE
BUNUN AVRUPA’DA DOĞURDUĞU SONUÇLAR (Kapitalizm, emperyalizm, milliyetçilik, sosyalizm)
Buhar
kuvvetinin sanayiye uygulanması, buharla işleyen makinelerin çoğalması, az
zamanda çok mal üreten fabrikaların kurulması Sanayi İnkılabı ’nın yaptığı ilk
ve önemli değişikliklerdir.
a.
Kapitalizm
Kapital kelimesini ünlü iktisatçı Adam Smith “gelir getiren
veya gelir getirme özelliğine sahip servet/mal” olarak tarif etmiştir.
Kapitalist sistemde ekonomik faaliyetler fertlerin iradesine bırakılmıştır ve
devletin müdahalesine gerek yoktur. Kapitalizmin ilk temelleri Orta Çağ’ın
sonlarında feodal ilişkilerin çözülmeye başladığı dönemlerde atılmıştır.
Kapitalizmin faaliyet alanlarına göre gruplandırılması şöyledir; zirai
kapitalizm, ticari kapitalizm, sanayi kapitalizmi, devlet kapitalizmi, refah
devleti kapitalizmi.
b.
Liberalizm
Ekonomik ve siyaset felsefesinde toplum ve kişi arasındaki tüm
ilişkilerde insan hak ve özgürlüklerini öne çıkaran inanç ve düşünce özgürlüğünün
tanınması gerektiğini savunan ekonomik ve siyasi bir akımdır. Bu bağlamda
devletin ekonomiye müdahalesinin en alt düzeyde çekilmesi gerektiğini
savunmaktadır. Liberalizm, devletin bireyler ve uluslararası ekonomik
ilişkilere hiçbir şekilde karışmamasını öne sürmekte ve bunu “bırakınız
yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesi ile belirtmektedir. Diğer taraftan
devlet yetkisinin bir anlamda ve her alanda kısıtlanması, bu yetkiyi elinde
tutanların her hangi bir gerekçe ileri sürerek hiçbir şekilde karışmamasını
savunan, devletin toplum ve kültürel ilişkilerde hiçbir belirleyici rol
oynamamasını, “en iyi hükümet en az hükümet edendir” ilkesi ile savunan
öğretiye ise “siyasi liberalizm” denmektedir.
c.
Emperyalizm
16. yüzyıldan itibaren dünya tarihine Avrupa yön ve şekil
vermeye başlamıştır. Avrupa’nın bu üstünlüğü toplumlar arasında büyük bir
eşitsizlik meydana getirmiştir. Avrupalı kendisi için “eşitlik, adalet,
özgürlüğü” söz konusu yaparken, diğer toplumlara “eşitsizliği” ilke olarak
kabul etmiştir. Bunların sonucunda Avrupa dünyaya “koloniyalizm” dönemi
başlamıştır. Koloniyalizm döneminde deniz aşırı ülkelerde alışveriş yapmak, Hrisyanlığı
ve Avrupa medeniyetini götürmesi, yeni topraklara sahip olmak gibi pek çok
amaçlar için gidilmiş ve birçok koloniler kurulmuştur. Öyle ki, her Avrupalı
için koloni kurmak çok normal kabul edilmiş ve esas amaç “ana vatanın”
çıkarlarını korumak olarak görülmüştür.
d.
Milliyetçilik
Fransız İhtilali’nin getirdiği yeni fikir akımlarından birisi
de milliyetçiliktir. Milliyetçilik, milletin ve devletin mutlak değer olduğunu
kabul etmektedir. Fertler, devletin bütünlüğünü sağlayacak ve bozmayacak
şekilde, devletin ihtiyaçlarına uygun yönde davranış içinde olacaklardır. Esas
ideolojisini, prensiplerini 19. Yüzyılda liberalizmden alan milliyetçilik,
toplumların düşünce yapılarında çok önemli değişikler yapan bir akımdır.
Liberalizmin fert için öngördüğü eşitlik ve özgürlük, zamanla milletlerin
eşitliği, milletlerin özgürklüğü olarak yorumlanmıştır.
e.
Sosyalizm, Marksizm
Diğer bir ismi bilimsel sosyalizm olan Marksizm, Karl Marks ve Engels
tarafından devlet idaresi, toplum ve ekonomi hakkında ortaya atılan teorilerin
hepsine denmektedir. Bir bakıma kapitalist ekonomik ve sosyal sistemi
eleştirmek için ortaya çıkmış, atılmış bir görüştür. Kapitalizme eleştiri
getirmek adına çok tutarlı bir teori olan Marksizm Bolşevik Devrimi ile Rusya
başta olmak üzere tüm dünyayı etkilemiştir. Soğuk Savaş döneminde de günümüz
Türkiye’sinde de hep bir tehdit olarak algılanmıştır.
YÖNETİMLER
1)
DİKTATÖRLÜK
Tüm yürütme gücünü tek elde toplama yetkisidir. Burjuva
düşünürlerince “demokrasiye” karşıt bir terim olarak ileri sürülmüştür ve
genellikle “parlamento seçimine dayanan demokratik bir rejimde toplum sınıfları
arasındaki dengenin kaybolarak sınıflardan birinin ötekiler üstünde baskılı bir
yönetim kurmasından doğan rejim” olarak tanımlanmaktadır. Oysa hiçbir
demokraside böylesine bir denge yoktur.
2)
ARİSTOKRASİ
Toplumda var olan en iyi sınıfın monarşi ve demokrasinin
karşısında yer alan yönetimdir. Aristokrasi, Platon ve Aristo tarafından
geliştirilmiş bir terimdir. Platon ve Aristo, gerçek bir model olarak
aristokrasiyi yani ahlak ve entelektüel bakımdan üstün ya da en iyi olan az
sayıdaki insan yönetimini, en iyi yönetim olarak kabul etmektedir.
3) DEVLETÇİLİK
Liberalizme karşı çıkarak ekonominin devlet eli ile
yürütülmesi gerektiğini ileri süren sermayeci/kapitalist ekonomi anlayışıdır.
Devletçiliğin başarılı olması, serbest girişim ve serbest rekabet ilkelerinin
devlet eli ile yürütülmesine bağlıdır. Devleti tüm toplumsal görevleri
düzenleyici olarak gören, özellikle devletin ekonomiye müdahalesini, piyasa,
mal ve hizmetlerini doğrudan üretmesinin öngören anlayıştır. Devletçilikte,
sanayi ve ticaret kuruluşlarının eğitim, kültür, sağlık işlerinin devletin
elinde toplanması, devlet yetkisinin bireyin haklarının aleyhine olacak şekilde
genişletilmesi temel ilkelerdir.
4) ANARŞİZM
İnsan yaradılışını özü itibariyle iyi olduğunu ve karşılaşılan
kötülüklerin temelde insan üzerindeki kontrolden ve politik baskıdan
kaynaklandığını savunan akımdır. Toplumdan baskı ve siyasi kontrolün
kaldırılmasını isteyen, devletin insanın en büyük düşmanı olduğunu söyleyen,
bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için kendilerini diledikleri gibi
düzenlemeyi savunan siyasi öğretidir. Hayatın basit hazlarla geçirilmesini,
yüksek ve karmaşık düzenlemelerden kaçınılmasını öngören anarşizm, daha çok
politik liberalizme yakın bir görüştür.
5) FAŞİZM
Faşizm kelimesi İtalyanca “fascio” kelimesinden türemiştir.
Anlamı “siyasi birlik” demektir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan
faşizm aşırı sağ diktatörlüğe dayanan çoğulcu demokrasiyi reddeden, marksizme
karşı çıkan siyasi rejimdir. Faşizm İtalya’da Mussolini, Portekiz’de Salazar,
İspanya’da Pirimade Rivera ve Franko, Almanya’da Hitler tarafından
uygulanmıştır.
6) MONARŞİ
Devlet başkanlığının ırsi olarak devam ettiği devlet şeklidir.
İktidarın tek kaynağı bir tek kişidir ve iktidar, ömür boyu şartına bağlıdır.
Bu bakımdan burada cumhuriyetin tanımını yaptığımızda her ikisi daha iyi
anlaşılacaktır. Monarşi çeşitleri; teokratik monarşi, mutlak monarşi, meşruti
monarşidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder